Meme Kanseri
Ülkemizde meme kanseri 40-50/100.000 sıklığında görülmektedir. Meme kanserinin tanı ve tedavisinde bilimsel, teknolojik ve yöntemsel gelişme kaydedilmesi ve olumlu katkılarının gözlemlenmesine karşın, meme kanseri sıklığının evrensel boyutta ve ülkemizde arttığı belirtilmekte ve bu sayının önümüzdeki yıllarda giderek artacağı öngörülmektedir.
Meme kanserinin nedeninin tek bir etkene bağlı olmadığı, genetik, hormonal, çevresel, psikolojik ya da biyokimyasal birçok faktörün etkili olabileceği düşünülmekte; ancak meme kanserli kadınların çoğunluğunda bilinen bir risk faktörünün bulunmadığı belirtilmektedir.
Meme kanserinin risk değerlendirmesi erken tanı ve tedavi süreci için büyük önem taşımaktadır.
Bilateral İnvaziv Meme Karsinomu tanısı bulunan 48 yaşındaki kadın olgumuzda yapılan F-18 FDG PET/BT tetkikinde; tanı anında sol memede belirgin olmak üzere her iki memede malign kitleler, sol meme cildinde kalınlık artışı, her iki aksillada metastatik lenf nodları ve iskelet sisteminde metastatik tutulumları mevcuttu.
Kemoterapi uygulaması sonrası tanımlanan lezyonların tümünün gerilediği ve kemoterapiye belirgin yanıt alındığı izlendi.
Tedavi Öncesi
Tedavi Sonrası
Kolon Kanseri
Kolon kanseri, kansere bağlı ölümlerde erkeklerde akciğer ve prostat kanseri; kadınlarda meme ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Hastalığın insidansı ve mortalitesi yıllar içinde azalmaktadır. Bu iyileşmenin nedeni tarama ve etkin tedavi yöntemleriyle açıklanmaktadır. Ancak hastalığın 50 yaş altı ve 20-34 yaş grubunda arttığı gözlemlenmektedir.
Rektum Adenokarsinoma tanısı bulunan 72 yaşındaki erkek olgumuzda yapılan F-18 FDG PET/BT tetkikinde; rektosigmoid bölge ve rektum üst kesiminde primer tümör, komşu bölgede ve abdomende metastatik lenf nodları ve karaciğer genelinde metastatik hipodens lezyonlar izlenmektedir.
Multipl Myelom
Multipl myelom, hematolojik malinitelerin %10'unu oluşturur ve plazma hücrelerinin bir tümörüdür. Bu hastalıkta, plazma hücrelerinin kemik iliğinde, seyrek olarak kemik iliği dışında kontrol edilemeyen çoğalmaları söz konusudur. Kemiklerde tek tek erime lezyonları ya da diffüz osteopeni sık görülür. Plazma hücreleri B lenfositlerinin farklılaşma sürecinde son dönemde bulunurlar. Multipl myelomun tipik bulgu ve semptomlarını kemik ağrıları, anemi, renal yetmezlik, hiperkalsemi, enfeksiyonlara duyarlık ve performans düşüklüğü oluşturmaktadır.
Multipl myelom tanısı bulunan 44 yaşındaki kadın olguda tedavi öncesi yapılan F-18 FDG PET/BT tetkikinde aksiyel ve apendikuler iskelet sistemi genelinde bulunan multipl litik kemik lezyonlarında glikolitik aktivite tutulumunda artış izlenmektedir.
Endometrium Kanseri
Jinekolojik kanserler, meme kanserinden sonra kadınlardaki morbidite ve mortalitenin en büyük nedenlerindendir. Erken tanı, kadın sağlığı açısından önem taşımaktadır.
Endometriyum kanseri kadın genital sisteminin en sık karşılaşılan malignitesidir. Endometrium kanseri, insidansı bölgeden bölgeye değişse de dünyada tüm kanserler arasında 7. sırada yer almaktadır. Endometriyum kanserinde temel tedavi yaklaşımı cerrahidir. Günümüzde orta derecede riskli olgularda radyoterapinin, yüksek riskli olgularda ise kemoterapinin rolü giderek önem kazanmaktadır.
Endometrium Kanseri yeni tanısı bulunan 54 yaşındaki kadın olguda yapılan F18 FDG PET/BT tetkikinde endometriumdaki malign lezyonda glikolitik aktivite tutulumunda artış izlenmiştir. Olguda yakın ve uzak metastaz ile uyumlu olabilecek tipik bulgu saptanmamıştır.
Lenfoma
Daha önceleri Hodgkin hastalığı olarak adlandırılan Hodgkin lenfoma, tüm kanserlerin %1’ini, lenfomaların ise %25-40’ını oluşturan malign Reed-Stenberg ve Hodgkin hücreleri ve uygun sellüler yapı ile karekterize lenfoid dokunun malignitesidir. Günümüzde hastalığın nedeni bilinmemekle birlikte, viral enfeksiyonlar, çevresel etkenlere maruziyet ve çeşitli genetik cevaplar gibi farklı patolojik süreçler sonucu gelişebileceği ileri sürülmektedir. HL sıklıkla bir bölgedeki lenf nodu tutulumu ile başlamaktadır. Hodgkin Lenfoma yüksek oranda tedavi edilebilen bir hastalık olup hastaların çoğunluğu lokal hastalıkla kendini gösterir.
Hodgkin lenfoma tanısı bulunan 46 yaşındaki erkek olguda yapılan F18 FDG PET/BT tetkikinde; servikal, aksiller, mediastinal, abdominal, pelvik ve inguinal bölgedeki lenf nodlarında glikolik aktivite tutulumunda belirgin artış izlenmiştir. Olguda ayrıca dalak parankim glikolitik aktivite tutulumunun karaciğer parankim aktivitesinden daha yüksek olduğu dikkati çekmiştir.
Akciğer Kanseri
Ülkemizde akciğer kanseri erişkin kanserleri arasında erkeklerde birinci kadınlarda beşinci sırada yer almaktadır. Ancak halen kansere bağlı ölümlerde ilk sırayı almaktadır. Akciğer kanseri genetik faktörlerin ve çevresel faktörlerin birlikte etkiledikleri bir hastalıktır. Akciğer kanserinde en önemli etyolojik etkenin sigara içilmesi olduğu kesin olarak bilinen bir gerçektir. Akciğer kanseri olgularının erkeklerde %85-90, kadınlarda %65-70’i sigaraya bağlı olarak gelişmektedir. Akciğer kanserinin erken tanısını sağlayacak güvenli non-invaziv tarama yöntemlerinin daha fazla akciğer kanserinin erken evrede yakalanmasına fırsat sağladığı araştırmacılar tarafından gösterilmiştir.
Toraks BT tetkikinde sağ akciğerde takip edilen nodülde büyüme saptanan 72 yaşındaki erkek olguda yapılan F18 FDG PET/BT tetkikinde sağ akciğer üst lob posterior segmentte bulunan düzensiz sınırlı nodüler lezyonda düşük düzeyde glikolitik aktivite tutulumu izlenmiş olup akciğer kanseri yönünden şüpheli olarak değerlendirilmiştir. Olguda vücudun diğer kesimlerinde metastaz ile uyumlu olabilecek tipik bulgu saptanmamıştır.
Böbrek Kanseri
Böbrek kanseri, böbreğin korteks bölümünden köken alan kötü huylu hücre büyümesidir. Böbrek kanseri prostat ve mesane kanserinden sonra en sık görülen ürogenital kanserdir. Sigara, obezite, sedanter yaşam, hipertansiyon, beslenme alışkanlıkları, meslek, kronik böbrek yetmezliği, üriner sistem enfeksiyonu ve aile öyküsü böbrek kanseri gelişiminde rol oynayan faktörlerden bazılarıdır. Böbrek kanserinin tedavisinde cerrahi tedavi, laparoskopik yöntemlerle yapılan nefron koruyucu cerrahi yöntemleri, hedefe yönelik tedaviler, immünoterapi ve semptom yönetimi tercih edilmektedir.
Böbrek Berrak Hücreli Kanseri tanısı ile sağ böbrek operasyonu geçiren 52 yaşındaki erkek olguda yapılan F18 FDG PET/BT tetkikinde sağ böbrek loju operasyon bölgesinde nüks nodüler lezyon ve sternumda destruktif kemik lezyonu izlenmiştir. Olguda ayrıca geçirilmiş serebrovasküler olaya bağlı sol frontal lob anterior kesim parankiminde glikolitik aktivite tutulumunda azalma izlenmiştir.
Mide Kanseri
Mide kanseri dünyada malign tümörler arasında dördüncü sıklıkla görülür, ülkemizde ise beşinci sıklıkla görülür. Tüm dünyada kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ikinci sıklıktadır. Mide kanseri ülkemizde sıklığı artan kanser türlerindendir ve bu konuya önem verilmesi gereklidir. Etyolojisi tam aydınlatılamamıştır. Ancak mide kanseri gelişimi için bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Özellikle, sebze ve meyveden fakir beslenen, tuzlu ve tütsülenmiş balık, nitratlı gıdalar tüketen toplumlarda sık görülmektedir. Ayrıca kömür, nikel ve bakır maruziyeti de önemli risk faktörleridir.
Endoskopik biyopsi sonucunda mide adenokarsinoma tanısı alan 72 yaşındaki kadın olguda Primer Evreleme amacıyla yapılan F18 FDG PET/BT tetkikinde mide korpus distal kesiminde belirgin duvar kalınlaşması oluşturan primer lezyonda glikolitik aktivite tutulumunda artış izlenmiştir. Vücudun diğer bölgelerinde metastaz ile uyumlu olabilecek tipik bulgu saptanmamıştır. Olguda ayrıca sırt bölgesinde ağrı oluşturan ve düşük düzeyde glikolitik aktivite tutulumu gösteren yumuşak doku artım alanları izlenmiştir.
